Kayıtlar

Nisan, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

SARI ÇİÇEKLİM

Resim
S esini serpiştiriyorum mısralarıma durmadan ölümümü haykıran gözlerinin. Tek tek elveda deyip de hatıralarıma, s on bir defa ruhumdaki yangın yerlerinin s esini serpiştiriyorum mısralarıma. A rtık nihayet buluyor bu talihsiz şarkı; yelken açıyor ömrüm ebedi diyarına. Madem ki elmas ile kömürün kalmamış farkı a şkı, sevdayı sırtlayıp taşımam yarına. A rtık nihayet buluyor bu talihsiz şarkı. R ayihası sarıçiçeklerinin nerede? Nerede seni tanıyıp da sevdiğim ışık? Şimdi karanlığıma ağlıyor geceler de. R avzamda bir zamanlar baharlarla barışık; r ayihası sarıçiçeklerinin nerede? I stırabımı sözlerle anlatamam, inan! Yeryüzü dar gelirmiş sevginin gerçeğine Ne mekan taşıyabilirmiş kalbi ne devran I rak kalırmış dünyada insan sevdiğine I stırabımı sözlerle anlatamam inan Ç aresi yoktur eriyip tükenmekten başka Bir sevmeye gör mukadderdir bu encam Nice beli bükülmez yiğit yenildi aşka Ç özümsüz denklemdir yaşadığım serencam Ç aresi yoktur eriyip tükenmekten ba...

OLMAYACAK GİBİ

Resim
Hafızası yitik mesafelerin karşı yakasında Uğrayanı kalmamış bir kent gibiyim Kaç buhran bıraktın ardında Mimarisiz yalnızlıktan yorulmuş gibiyim Bakışların dolaşıyor caddelerimde, Eski bir adresi arıyor gibisin. Gözlerin nedamet vadilerinde, Sevdaya yol arıyor gibisin Adımlarının gölgesi ufka uzanıyor gibi Bu aşk artık yaşam şansı bulmayacak gibi…

SENİ BEKLEMEK

          Şimdi seni bekliyorum. Bilirsin zordur özleneni beklemek. Zaman geçmek bilmez. Akrebi hep aynı noktada saymaktadır sanki hasret saatinin.           Bekleyişler çok şeylere gebedir bilirsin. Özlemle beklerken hayallerin inşa ettiği öyküler tomurcuklanmaya başlar. Gonca gonca duygular yeşerir...           Şiirler yazmalı yoluna biliyorum. Çünkü şiirlerle gübrelense meyvesi bol olur gecelerle çitlenmiş mevsimin. Lakin tahriri zordur şiirlerin; gözlerin olmazsa. Zira gözlerindeki anlamlar ancak olabilir mısralarımın noktalama işaretleri. Aksi halde anlamsız anlamsız sararmaya yüz tutar yazdıklarım. Ve bir terk edilmişlik rahiyası sarar tüm gönül bahçemi...

UZAK KÖYÜN DEPREMİNDE

  41 can yaşamını yitirdi ‘kerpiç evlerin’ enkazında, çoğu boğularak. Yani deprem yoksulu vurdu; betonarme ev ayakta, kerpiç olanı yerle bir olmuş durumda. Ülkenin gündemini aylardır işgal eden kavgaların aslında hayatın bu gerçeğinden ne kadar da uzakta olduğu görülüyor. Herkes kendi kabilesini muktedir kılmaya çalışırken bu feodal demokraside, yoksulluktan ilkel barınaklarda yaşamaya mahkûm olmuş ‘ uzak diyarların sessizleri ’nin hayatı bir sarsıntıyla yerle bir oluyor. Onların hayatı hesap sormayı gerektirecek kadar önemli olmadığından gündemden hızla düşecektir bu trajedi. Medya, reytingler fokur fokur kaynadığı sürece bu gayya kuyusundaki şantiyesine dokunmayacak ama başka reyting pınarları ortaya çıktıkça burayı terk edecektir.          Bizler bir film sahnesi gibi izliyoruz bu sarsıcı uyarıyı. Ama o kadar. Ağıtlarını bile anlamıyoruz mağdurların. Ve kısa bir süre sonra unutulmuşluğa terk edeceğiz. Yaşlı kadına soruyor muhabir ‘ac...

UZAK KASABANIN YALNIZLIĞINDA

        Zirveyi kar öncesi duman sarmış gibi. Zaten bu mevsimde tek ziyaretçilerimiz kılıktan kılığa giren mızmız bulutlar. Bir bakarsınız yağmur yüklü gelmişler, bir bakmışsınız kar oluverir ziyaretin armağanı. Bazen yatıya kalır bulutlar bazen de aniden çekip giderler. Sonrasında biz bize kalırız kasabanın sayılı sakinleri.         Yaşamayan bilmez uzak kasaba sakinlerinin yol gözlemesini. Mevsim kış ise gündelik hayatın amentüsüdür yol gözlemek. Herkesin birbirini tanıdığı, paylaşılacakların tükendiği, yüzlerin eskimeye çoktandır başladığı bu kasabada değişik bir yüze duyulan özlemin adıdır yol gözleme, farklı bir hikâyeye olan susamışlıktır. Çoğu zaman bu bekleyiş nöbetlerinden eli boş döner yürekler, umutlar ertesi güne devreder.        Ancak bazen bu bekleyiş öyle uzun sürer ki umut ambarının dibi gözükmeye başlar. Bir huysuzluk başlar bedenlerde, yaşamın anlamsızlığına yöne...

SON PERDE

      Anlamazlar ki bakışlarınızdaki hüznü, sesinizdeki kederi. Bilmezler ki yaşadığınız depremi ve duymazlar uçurumdan yuvarlanırken medet uman nidalarınızı. Duymak istemezler ki. Bireyciliğin zirve yaptığı bir devirde kimsenin felaketinize koşacak en ufak bir hevesi yok. Çünkü herkes kendi felaketini yaşıyor ve sizin felaketinize kıyasla teselli buluyor birileri.     'Yavaş yavaş delirdim' diyor daha ömrünün baharında boğazın sularına atlayan kız: 'ama siz fark edemediniz'. Umursamazlığın, lakaytlığın yağmur bulutları gibi kentlerin üstünü kapladığını belli ki gördü genç kız. Uğruna mücadele ettiği tüm değerlerin çocukluktan beri aslında dondurulmuş buzdan oyuncaklar olduğunu, onların çağ yangınında önü sıra eridiğini seyredince anladı.     Belli ki insanlığın çılgınlığın kıyısına vardığını ve orada can çekiştiğini o da gördü. Sulandırılmış ilişkilerle, yapay duygularla oyuna daha fazla devam etmenin anlamı ...

BİR BEN BİLİRİM-1

         Sıra dışı o bakışlardan kendinden öyle geçti ki bir çift gözün bulaştırdığı virüsü fark edemedi bile. Benliğinden süzülen samimiyetle saatin alarmını bir beraberliğe kurup daldı uykusuna sevdanın.          Başta her şey toz-pembeydi. Doğan güneş umut dolu bir gülümseme, esen rüzgâr yarin kokusuyla yüklü bir mektup, dolunay terennüm edilen şarkıya bir vokalistti. Alem her tarafın rengârenk çiçeklerle süslendiği bir bahçe, yar da bu bahçenin merkezinde bir güldü. Canana hemen kavuşamamak acı veriyordu ama ödül sonunda o olacaksa her türlü ezaya şikayetsiz katlanılırdı. Olmazları hesaba katmadı; güzellikleri cömertçe feda edeceği toprakları hasat mevsiminde kendisine cimriliğin en acımasızını uygulayacağına ihtimal vermedi. Zira kalbin temiz ve masum duygularla yaydığı dalgaların karşıdaki kalbin radarları tarafından mutlak surette tespit edileceğine inanıyordu, bu kadar saf bir sevgi karşılıksız...

NASİPSİZ

                     Ey nasipsiz gönlüm nedir sevdadan çektiğim?                       Bilmem bu kaçıncı kendimi harap ettiğim.                      Ve zaman hiç umursamadan akıp gidiyor,                      Bahar bildiğim gençlik karakışlar yaşıyor.                      Hani nerede o nazenin güller, çiçekler;                      Birer yanılgıymış umut bağladığım güzellikler. ...