UZAK KÖYÜN DEPREMİNDE


  41 can yaşamını yitirdi ‘kerpiç evlerin’ enkazında, çoğu boğularak. Yani deprem yoksulu vurdu; betonarme ev ayakta, kerpiç olanı yerle bir olmuş durumda. Ülkenin gündemini aylardır işgal eden kavgaların aslında hayatın bu gerçeğinden ne kadar da uzakta olduğu görülüyor. Herkes kendi kabilesini muktedir kılmaya çalışırken bu feodal demokraside, yoksulluktan ilkel barınaklarda yaşamaya mahkûm olmuş ‘uzak diyarların sessizleri’nin hayatı bir sarsıntıyla yerle bir oluyor. Onların hayatı hesap sormayı gerektirecek kadar önemli olmadığından gündemden hızla düşecektir bu trajedi. Medya, reytingler fokur fokur kaynadığı sürece bu gayya kuyusundaki şantiyesine dokunmayacak ama başka reyting pınarları ortaya çıktıkça burayı terk edecektir.
         Bizler bir film sahnesi gibi izliyoruz bu sarsıcı uyarıyı. Ama o kadar. Ağıtlarını bile anlamıyoruz mağdurların. Ve kısa bir süre sonra unutulmuşluğa terk edeceğiz. Yaşlı kadına soruyor muhabir ‘acil ihtiyaçlarınız nelerdir?’ diye,  sözcüklerinin ancak ve ancak kameranın ışığında bir sese dönüşeceğinin farkındalığıyla ‘ayakkabı ve elbise’ diyor teyze. Neden diyorum onca başka şey dururken bu ihtiyaçlardan bahsetti diye. Örneğin benim şu anda üzerinde uzandığım bir kanepe olamaz mı isteyeceği şey? Ya da en dramatik olayları bile sıradan bir kayıtsızlıkla izleyeceği bir televizyon? Bir başka kadın takılıyor görüntüye; baharın henüz uğramadığı ve bu sene hiç uğramayacağı köyünün yıkıntılarında çoraplarıyla ayakkabısız dolaşmakta.  Yaşamayan bilmez ki! Soğuk havada ayakkabısız dolaşmak… İnsan ancak idrak edebiliyor; deprem olurken ayakkabısını giyecek fırsatı bulamadığını bu garibanların, üstüne elbise alacak zamanı kendisini kurtarmak için harcadığını.
        Soğuk hissedilmiyor acılı yüreklerde. Kış tam veda edecekken umutların büyük bir kısmını donduruverdi, hayatların birikimini tersyüz ediverdi. Bahar ise sırasını bir hazan mevsimine bıraktı bu seneliğine. Hayat yine de yıkık dökük devam etmekte uzak köyde...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

HİKAYEMİZ

GÜNDÖNÜMÜM

ZAMAN